GERİLİM TEHLİKENİN İŞARET FİŞEĞİ Mİ?
Karabük hafta sonu hareketli saatler geçirdi.
Üniversite öğrencisi terör örgütü yandaşları Uludere bombalamasının yıldönümünü bahane ederek basın açıklaması yaptılar ve bu açıklama ile gerginlik yaratarak amaçlarına ulaştılar.
Şimdi Devleti katil olarak ilan eden terör örgütü yandaşı piyonların öğrenci evleri polis korumasındalar.
Yani eleştirdikleri devlete emanet can ve mal güvenlikleri.
100. Yıl Mahallesi sakinleri ve milli hassasiyet taşıyan gençler tepkilerini ortaya koydular ilk gün.
İkinci gün ise tepki daha da büyüdü.
Bir gün öncesi çapulculara şefkat gösterip otobüsü ile evlerine servis çeken polis, tepkilerini ortaya koymaya çalışanlara karşı bir hayli tahammülsüzdü.
Bir Emniyet Müdür yardımcısının anlaşılmaz kaprisi ve inadı, yine sağduyulu insanların duyarlılığı ile olaylara sebebiyet verilmeden önlendi.
Pazarın kurulu olduğu bir günde topluluğu, pazarcı esnafı ve orada alışveriş yapmaya çalışan vatandaşlara doğru yönlendirmek nasıl bir akıl ise emniyet müdür yardımcısı onu uygulamaya kalktı.
Orada bulunan biz dahil herkes bu anlaşılmaz duruma müdahil olmak zorunda kaldı.
Bu işin bir yanı...
Diğer yanını terör uzmanları ile konuştuk.
Karabük’te bu yaşananların kıvılcımın ilk işaret olduğunu söylüyorlar.
“Piyonlar görevini yaptı.” Diyorlar.
Şimdi bu piyonların bile haberi olmadan terör örgütünün olası bir eyleminden endişe duyuyorlar.
Terör örgütü yandaşlarının evlerini koruma altına alan polis, elbette bu ihtimali de göz önüne alarak saldırıya uğraması muhtemel yerlerin korunması için tedbir alıyordur.
İşin bir başka yönünü Prof. Dr. Ümit Özdağ gündeme getirdi. 29 Aralık tarihli Yeniçağ gazetesinde kaleme aldığı yazısında;
“Ancak PKK, kendisine yapılan işkencelerden çok daha kötüsünü ve adisini 1978’den beri yapmaktadır. Bunlardan birisini Ümit Yalım hatırlatmış, dinleyelim: “1987 yılında, Mardin Mazıdağı ilçesinde görevli bir astsubay, sivil kıyafetli olarak ilçedeki vatandaşlar ile birlikte kırsal bölgede av yaparken, tesadüfen kalabalık bir PKK’lı terörist grup ile karşılaşıyor. Teröristler sivil vatandaşları serbest bırakıyor ancak astsubayı yanlarına alıp uzaklaşıyor. Teröristler, astsubayı çırılçıplak soyduktan sonra bir ağaca bağlayarak işkence yapmaya başlıyorlar. Önce ayak parmaklarını bıçak ile teker teker kesiyorlar. Sonra gövdesinin iki yanını cep gibi keserek ellerini oraya sokuyorlar. Can havliyle bağıran astsubayın ..... organını keserek ağzına tıkıyorlar. Sonra naylon eriterek sıcak naylonu gözlerine döküyorlar. Son olarak astsubayın iki gözünü oyup, kalbine şiş ve bıçak sokarak öldürüyorlar. Bu işkence, resimler ve otopsi raporları ile belgelenmiştir. Ayrıca işkence sırasında olay mahallinde bulunan ve daha sonra sağ olarak yakalanan terörist tarafından verilen ifade ile tescillenmiştir.”
Annelerin elinden alınıp, yanan evlerin içine atılan 3 aylık bebekler, mağarada kızgın saçın üzerinde yavaş yavaş yakılan ve vücut yağları eriyerek şehit edilen astsubay, kızının ve subay kocasının gözlerinin önünde tecavüz edilen ve sonra gözlerinin önünde şehit edilen subay eşi ve, ve, ve... Bunları resmi kayıt altına alan, fotoğraflayan ordu ve adalet teşkilatı sustu, İnfial olmasın diye yayınlamadı, Üzerine gitmedi.”
(Bakınız http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=25240)
Bu da işin başka bir boyutu...
Nihayetinde Uludere’de devletin sınırlarını, vatandaşının can ve mal güvenliğini korumak için gerçekleştirdiği operasyonda hayatını kaybedenlerin bazılarının terör örgütü ile bağları ortaya çıkmıştı.
Şimdi Uludere’den dem vuranlar neden Porf. Dr. Ümit Özdağ’ın dikkat çektiği konularda ses çıkarmazlar?
Başbağlar’da katledilenler, bombalarla parçalananlar, keleş kurşunları ile delik deşik edilen siviller Uludere’dekilerden daha mı az değerli?
Demedi demeyin.
Kral çıplak.
Terör uzmanları bu gerginliğin ardından eylem bekliyorlar.
Heyy..
Duyuyor musunuz?
Bu basit bir basın açıklaması gerginliği değil.
Geliyorum diyen tehlikenin işaret fişeği.
NEDEN KARABÜK..?
Söz gerilimden açılmışken...
Karabük Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. İbrahim Kadı, Karabük’te yaşanan olayların üniversiteleri ve öğrencileri ile alakalı olmadığını açıkladı sosyal paylaşım sitelerinde.
Oysa ki; Karabük’te terör örgütü yandaşlarının üniversitede olduğunu sağır sultan bile biliyor.
Öğrenci affından faydalananların özellikle teknik eğitim fakültelerinin kapatılmasının ardından Karabük Üniversitesine yöneldiği ortada.
Bu arada ÖSS ve ÖYS sınavları ile terör örgütünün belli sayıdaki elemanlarını belirli üniversitelere yönlendirdiği de konun uzmanlarının bilgisi dâhilinde iken.
Neden Karabük Üniversitesi diye sormadan duramıyor insan?
Neden Karabük?
Hatırlarsanız daha önce de BDP’nin genel Başkanı askerlik görevi için Karabük’e gönderilmişti.
Karabük’ün huzuru birilerine batıyor mu dersiniz?
Ya da bunlara tesadüf mü dersiniz?
Yok canım, tesadüfün bu kadarı film senaryolarında olur.
Güvenlik güçleri bunların elebaşlarını biliyordur, sempatizanlarını da.
Üniversite yönetiminin bilmemesi imkansız.
Gerisi laf-ı güzaf
OKAN NAYIR
Dostluk güzel şey, tabi ki kıymetini bilene.
Tek taraflı olması mümkün mü dostluğun?
Hayır, tabiî ki hayır...
Nereye geleceğiz diye bekletmeyelim sizi isterseniz.
Okan NAYIR’dan bahsedeceğiz.
Küçücük yüreciğine güzellikler ve kocaman dostlukları özenle yerleştiren ve koruyan Okan NAYIR’dan.
Karabük’e yılarını verdikten sonra İzmir’e yerleşti.
Hayatını orada idame ettiriyor.
Türk Sanat Müziği dalında kendi çapında güçlü bir ses.
Karabüklü yıllarında yardım için bila bedel çıkmadığı konser yoktur.
Filanca okulun kermesinden, falanca derneğin konserine kadar.
1980’li yılların başlarında tanıdık kendisini merhum Av. Tanju Korkut abimizin aracılığı ile.
O gün, bu gündür aralıklarla da olsa görüşürüz.
Cuma günü ziyaretimize geldi saati aşan sohbet dakika kadar bile olamadı.
Kendisine Magic FM Radyomuzun 18. Kuruluş yıldönümü anısına hazırladığımız Karabük Şairleri CD’sini takdim ettik.
Şimdi sıra ses sanatçılarında dedi.
Biz de yardımcı olması şartıyla peki dedik.
Haa, unutmadan sevenleri için Okan Abi yılbaşı gecesi önce muhteşem konseri, ardından kanunu ile Gerede Esentepe Otelde şömine başında.
NE OLUYOR BU ADAMLARA?
Bu güzelim ülkeyi garip bir hale getirdiler.
Biz garip dedik de, siz ne dersiniz bilemeyiz.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, 12 Eylül ihtilali döneminde işkence gördüğü iddia edilen bir vekilin yaşadıkları karşısında “Ben de olsam dağa çıkardım.” Dedi.
O dönemde işkencenin dibini gören Musin Yazıcıoğlu, Yılma Durak, Ayhan Ünal ve Şevkat Çetin gibi daha ismini sayamadığım binlerce ülkücü neden dağa çıkmadı dersiniz?
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek; “Türkiye’de emekliler fazla para alıyor.” Dedi çıktı.
Maliye Bakanı pasaportunu taşıdığı ülke ile Türkiye’yi karıştırdı her hal.
Sonra AB den sorumlu Bakan Egemen Bağış “Başbakan İstesin camları bile silerim.” Deyince, aha dedim gerçeği görmüşler, kendilerinde Avrupalı gibi hizmetçi gözü ile bakıyorlar.
En enteresanı ise Giresun Valisinden geldi hareketlerin.
Halkının sağlığını düşünmekten bitap düşen Giresun Valisi yayınladığı bir genelge ile çaylarda çift şekeri yasakladı.
Yaa…
Ne oyuyor bu adamalara der gibi söylendiğinizi duyuyoruz.
Biz de aynı şeyi soruyoruz;
Ne oluyor bu adamlara yahu?
GERİLİM TEHLİKENİN İŞARET FİŞEĞİ Mİ?
Bunlar da ilginizi çekebilir