BÖLGE HABERLERİ

KARABÜK'ÜN KAVGASI VE DENGELER

Abone Ol

 



 

KAVGA SERMAYENİN Mİ, YOKSA KARABÜK’ÜN MÜ?

Karabüklü geniş bir grup haddeciler ile Kardemir Yönetimini oluşturan üç aile arasında geçmişi uzun yıllar dayanan bir kavga var ve bu kavga her geçen zaman daha da şiddetlenerek devam ediyor.

Bu kavgayı kısaca şöyle özetleyelim;

Kardemir Yönetim Kurulunu oluşturan Yücel, Yolbulan ve Güleç grubu ile başını Kaptan grubunun çektiği bir grup haddeci, Kardemir’deki birçok usulsüz uygulamalar ile ilgili mücadele içindeler.

Kaptan Grubu, hisselerin tamamı İMKB’de işlem gören ve SPK’ya bağlı Kardemir’in, yönetim tarafından usulsüz yönetildiğini iddia ediyor.

Kardemir Yönetimini oluşturan Yücel, Yolbulan ve Güleç grubunun Kardemir’den kütük ve diğer mal alımında haksız bir şekilde düşük fiyatta fazla ürün aldıklarını, böylelikle kendilerine Milyon Dolar’lar la ifade edilebilecek rantlar elde ettiklerini belirtiyorlar.

Genel Kurullarda Kardemir’in yan şirketlerine hisse aldırılarak, o hisseler ile kendilerini seçtiklerini söylüyorlar. Yani, çayın taşı ile çayın kuşunu vurduklarını belirtiyorlar.

Bir örnekle konuyu daha da belirginleştirmek gerekirse;

Kardemir Yönetimindeki Yücel, Yolbulan ve Güleç grubu, inşaat demiri üreten haddehanelerin ihtiyacı olan kütüğü, öncelikli mal alımı ve bunun gibi uygulamalar ile düşük fiyata aldıklarını, böylece Kardemir’i kardan zarar ettirdiklerini ve bu karı da kendi şirketlerine aktardıklarını ifade eden Kaptan Grubu, haksız rekabetin ise bariz bir şekilde gerçekleştirildiğini de her fırsatta haykırıyor.

Kaptan Grubunun önemli bir Jokeri olan, Karabük Haddeciler Derneği Başkanı Murat Orhan geçtiğimiz hafta Hürriyet Gazetesine verdiği ilanla tekrar ortamı ısındırdı. Ardından da düzenlediği basın toplantısında belgeler ile konuşarak Kardemir ile ilgili birçok gerçekleri ortaya koydu.

SPK’nın, Kardemir Yönetiminin usulsüz uygulamalarından dolayı bazı kararlar aldığını ve Karabük Cumhuriyet Savcılığı’nın ise ciddi bir soruşturma başlattığını belirten Murat Orhan’ın açıklamasının içeriği ise aslında çok önemli.

Orhan, kısacası bizim anlayacağımız dilden şunu söylüyor;

“Kardemir Yönetimindeki Yücel, Yolbulan ve Güleç grubu, Kardemir’in tüm üretimini ve  imkanlarını kendi şirketlerine rant elde ettirmek için kullanıyorlar. Karabük’te faaliyet gösteren ve yabana atılamayacak kadar istihdam sağlayan diğer haddelere yaşama imkanı vermiyorlar. Biz de bu gidişatı dur demek için mücadele ediyoruz.”

Karabük kamuoyunun, haddecilerin rant kavgası olarak gördüğü bu süreç aslında Karabük’ün en önemli sorunlarından biri.

Nasıl mı..?

Kardemir, ürettiği kütüğü adil bir şekilde Karabüklü haddecilere satsa, Karabük’te faaliyet gösteren haddelerin istihdamı bir Kardemir kadar olacaktır. Kardemir’de daha karlı kütük satışı gerçekleştirecektir. Siyasi otorite olaya böyle bakmalıdır.

Kardemir’in ürettiği kütüğün, bırakın Karabüklü haddecilere adil bir şekilde satıldığını, birilerinin Gebze’deki depolarında binlerce ton stok yaptığı iddia ediliyor. Karabük’teki haddelerde kütük yokluğundan duruşa geçiyor, çalışanlarını da ücretsiz izine çıkartıyor.

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Karabük Milletvekili Sayın Mehmet Ali Şahin başta olmak üzere, Karabük’ün siyasi ve bürokrasi otoritesi olayın bu yönüyle ilgilenmesi gerekir.

Haddeciler Derneği Başkanı Murat Orhan’ın yaptığı açıklamanın ve verdiği ilanların özeti budur.

Kardemir Yönetimi hala Murat Orhan’ın yaptığı açıklamaya bir cevap veremedi ve doyurucu bir açıklamada yapabileceklerini sanmıyorum. Ancak başka Sivil Toplum Kuruluşlarına açıklama yaptırmaya uğraşırlar, ya da birkaç cılız yandaş basın aracılığı ile “Haddeciler Derneğinden istifalar olacak” dedikodularını yayarlar.

Yücel, Yolbulan ve Güleç grubunun Kardemir sayesinde yaşadıkları “Tatlı Hayat” sona doğru geliyor gibi.

Ah bir de biz uyanabilsek…

 






 

KARABÜK’TE DENGELER DEĞİŞİYOR

Rafet Vergili Karabük’te bazı dengeleri kökten değiştirmeyi hedeflemiş anlaşılan.

Vergili’nin iki-üç yıl önce aldığı yerel bir gazete o kadar ses getirmemişti.

Fakat Vergili’nin, geçtiğimiz günlerde MHP Karabük Eski Milletvekili İlhami Yılmaz’ın sahibi olduğu Kanal 78’i almasıyla, hassas olan dengeler sallanmaya başladı.

Basın demek, güç demek.

Yerel TV Kanalı demekse, halka en kısa yoldan ulaşabilmenin en etkili iletişim yolu demek.

Karabük Belediye Başkanı Rafet Vergili’nin Kanal 78’i bünyesine katmasıyla, başta AK Parti ve Mehmet Ali Şahin'in büyük bir rahatsızlık içine girdiğini düşünüyoruz.

Öte yandan, Karabük’ün en etkili yerel TV kanalı olan BRTV’nin Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Çetinkaya ise bu gelişmelerden huzursuz.

Sahibi olduğu kanalın, Karabük medyasında her zaman öncü olduğunu bilen Mehmet Çetinkaya’yı, Rafet Vergili başta olmak üzere kimse yabana atmasın. Şimdiden kurt hikayeleri anlatarak dişini göstermeye ve mesajlar vermeye başladı.

Kanal 78’in Genel Müdürlüğü görevini üstlenerek, kanalın başına geçen sevgili meslektaşım Şükrü Gökkaya ise şimdiden sallandığı ifade edilen bu dengeleri korumanın hesapları içinde olmalı. Çünkü deneyimli bir meslektaşımız. İnşallah da başarılı olur.

Anlaşılan 2014’ün ilk çeyreğinde yapılacak olan yerel seçimlere kadar Karabük’te çok dengeler değişecek.

Gazete, TV sahibi olma peşinde koşan siyasilere de buradan bir hatırlatmamız olacak.

Medya öyle bir güçtür ki, sahibi siyasetin içindeyse ona katkısı değil, genellikle zararı olur.

Öte yandan Rafet Vergili’nin Kanal 78’i almasından dolayı bir gazeteci olarak da memnun oldum.

Çok sayıda istihdam sağlayan yerel TV kanalları, sermayesi güçlü olan kişilerin eline geçsin ki, basın çalışanları da emeğinin karşılığını alabilsin.

Yerel TV kanallarında ne yazık ki halen 300-400 TL’ye eleman çalışıyor. Gençler basın dünyasının o janjanlı ambalajına kanıp, düşük ücretlere razı oluyorlar. Harçlık niyetinde olan maaşlar yetmeyince, basın dilenciliği ortaya çıkıyor.

Medya patronları ekonomik anlamda güçlü olurlarsa, çalışanlarında emeğinin karşılığı verilir.

Rafet Vergili gibi birkaç güçlü işadamı da keşke Karabük’te medya patronu olsa.

Olsa da, basın çalışanları emeğinin karşılığını alsa.

Bakın Batı TV’ye…

Ekonomik imkanları zayıf birisinin eline geçti, söndü, yok olmaya yüz tuttu ve bitti…