Hak-İş Konfederasyonuna bağlı Öz İplik İş Sendikası Genel Başkanı Rafi Ay, bugün Karabük’e gelerek bir basın toplantısı düzenledi.

Geçtiğimiz günlerde Karabük Organize Sanayi bölgesinde faaliyet gösteren Kargisan Giyim Tekstil Fabrikasında sendikal örgütlenme çalışmalarında gündeme gelen ve işçiler tarafından kovulduğu gündeme gelen Öz İplik İş Sendikası’nın Genel başkanı Rafi Ay, Karabük yerel basını ile bir araya gelerek açıklamalarda bulundu.

Kargisan Tekstil Fabrikasının sahiplerine ağır eleştirilerde bulunan Rafi Ay, geniş kapsamlı açıklamalar yaptı.

Öz İplik İş Sendikası Genel Başkanının basın toplantısında, yardımcıları Muzaffer Birdoğan, Engin Doğan ve Samet Ceylan da hazır bulunurken, Öz İplik İş Sendikası Karabük İl Başkanı Yavuz Bayıryol, Hak İŞ Sendikası Karabük İl Başkanı ve Öz Çelik-İş Sendikası Karabük Şube Başkanı Kenan Yılmaz ve Öz Sağlık İş Sendikası Karabük Şube Başkanı Damla Yılmaz Ekemen’de eşlik etti.

Öz İplik İş sendikası Genel Başkanı Rafi Ay, üleknin içinde bulunduğu ekonomik bozuklukların çalışanları olumsuz etkilediğini ve tekstil sektöründe faaliyet gösteren büyük fabrikaların ucuz iş gücü ve düşük maliyetler nedeniyle başta Mısır olmak üzere yurt dışına kaydığını dile getirdi.

Ay, Ramsey’de Türk İş’e bağlı Teksif İş Sendikası ile aralarında devam eden sendikal yetki davasına da değinerek “Karabük'te biliyorsunuz ülkemizin ünlü markalarından birinde örgütlüyüz, örgütlülüğümüz devam ediyor. İnşallah orada yeni toplu sözleşmelerle, yeni hatlarla çalışan üyelerimizi memnun edeceğiz. Bunun yanı sıra Karabük'te örgütlenme çalışmalarımız da devam ediyor. Bir ayakkabı fabrikasında arkadaşlarla yaptıkları çalışmalar sonucu bir yetki aldık. Ama yine hukuki engele takıldık. Maalesef itiraz süreci devam ediyor.” Dedi.

Kargisan’da yaşanan sendikal mücadeleyle ilgili, işveren hakkında önemli suçlamalarda ve iddialarda bulunan Ay, Kargisan’daki sendikal örgütlenme mücadelesine yeni başladıklarını ve bizzat kendisinin bu konuyla ilgileneceğini söyledi.

İşveren’i iş yasalarına uymamakla ve yasa dışı bazı eylemler yapmakla suçlayan Öz İplik İş Sendikası Genel Başkanı Rafi Ay, Karabük OSB’de ki Kargisan Tekstil Fabrikasında devam eden sendikal örgütlenme çalışması ile ilgili yaptığı sert açıklamalarda şu ifadelere yer verdi;

“Yine hepimizin malum olduğu ve basına yansıyan bir firmada örgütlenme çalışmalarımız daha yeni başladı. Hızla devam ediyoruz. Bunun gibi sadece Karabük'te değil, Karabük'ün etrafında da Batı Karadeniz'de de birçok yerde örgütlenme çalışmalarımız devam ediyor. Buradan yine sizler vasıtasıyla tüm tekstil emekçilerine sesleniyorum. Tekstil emekçilerinin yuvası Öz İplik İş Sendikasıdır. Öz İplik İş Sendikası reel, gerçek sadece işçilerin kurduğu bir sendikadır. Öz İplik İş Sendikası, 1978 yılında Gaziantep'te beş tane tekstil işçisinin kurduğu 48 yıllık koca bir çınardır. Tüm tekstil emekçilerini Öz İplik İş Sendikasında örgütlenmeye davet ediyorum. Çünkü örgütlü bir toplumun çözemeyeceği hiçbir şey yoktur. Ama örgütsüzseniz, ya işverenin eline bakarsınız. İşvereniniz iyiyse problem yok ama maalesef zalimse bir sürü sıkıntıyla karşılaşırsınız. Özellikle ekonomik sıkıntıları aşmanın yöntemlerinden biri örgütlü olarak hareket etmektir. Örgütlü toplumun çözemeyeceği hiçbir sorun, değinemeyeceği hiçbir şey yoktur. O yüzden Öz İplik İş Sendikası bu sorunların hepsine talip. Hepsini çözmek için Öz İplik İş Sendikasının yeterliliği var, teşkilatı var.

Normalde işverenler tabii ki sendikalarla mücadele ederler. Bu gayet normaldir. Niye mücadele ederler? Sonuçta sendika geldiğinde, işçinin cebine daha fazla para girecektir veya ve işverenin cebinden daha fazla çıkacaktır. Bu gayet doğaldır. Ama burada maalesef hiç olmadığımız işveren de demek istemiyorum. Çünkü biz yüzlerce işverenle sözleşme yapıyoruz. İşte bu süreç içerisinde görüşüyoruz. Bazen örgütlenmeler sert oluyor. Örgütlenmelere devam ediyoruz ama günün sonunda oturup konuşabiliyoruz.

Ama burada bu konuya değinmeden önce Hazreti Mevlana'nın güzel bir sözü var. Diyor ki ‘cahille sohbet etmek güçtür bilene, çünkü cahil ne gelirse söyler diline.’ Şimdi bu sözden yola çıkarak şunu söylemek istiyorum. Bakın biz hiçbir fabrikanın kapanması için, zarar görmesi için mücadele edemeyiz. Çünkü fabrika olacak, emekçiler olacak, sendikada olacak ve orada hak mücadelesini vereceğiz. Ama burada sendikal mücadelenin dışına, başka bir zemine bu işi çekmek istiyor maalesef ki bu beyefendi. İşveren de demek istemiyorum. Bu beyefendi şimdi geçen herhalde bir canlı yayına katılmış. Arkadaşlarım iletti. Bizim arkadaşlarımız hızlıca o canlı yayına katılmak istediklerini belirttiler. İşverenle karşı karşıya bu konuları oturmak, konuşmak istediklerini, cevap vermek istediklerini, tabii bunu kabul etmediler. Çünkü bir monolog olmasını istiyordu? İstediği gibi kendisi söyleyecekti.

Şimdi ben bazı notlar aldım. O notları sizinle paylaşmak istiyorum. Bizim aslında böyle bir tavrımız da yoktur. İlk defa böyle bir tavırla karşılaşınca ve bir cevap hakkı doğunca bunu vermek istedim. Şimdi burada bazı anekdotlar var. ‘İşte bunların sicili bozuk.’ Diyor. Yani Öz İplik İş Sendikası 48 senelik bir çınar. Sicilimizde ne hukuken, ne ahlaken hiçbir bozukluk yok. Bunlara bakılmasını isterim, o zaman zaten gerçeği ve kimi sicilinin ne olduğu ortaya çıkacaktır. Şimdi bir diğer konu bu sendikacılar önce bizi tanısın, kalitemizi görsünler, bir de niye profesörden sendikacı olmuyor demiş. Güldüm. Biz sendikacı makina başından gelir, elbette ki ama kendini de geliştirecek, dünyayı da tanıyacak. Yanlış anlamayın da ben profesör değilim ama dört tane üniversite bitirdim. Acaba bu beyefendi için yeterli midir bu? O yüzden böyle haddi olmayan, hadsizce konular ile ilgili maalesef ki ithamda bulunuluyor. Bunun sebebi de sendikal çalışmalarımızı dış zemine çekebilmek, bunları sendika dışı zemine çekebilmek.

Şimdi demiş ki ‘bunlar kanuni sınırlarını biliyor mu?’ Anayasanın 34. maddesi çok açık arkadaşlar. Önceden izin almaksızın herkes yürüyüş ve gösteri hakkına sahiptir, bitti. Anayasamız bu. Orada herkese sordum demiş. Ya sen kimsin ki valilik izini soruyorsun? Kimsenin böyle bir izini sormasına gerek yok. Bir sivil toplum kuruluşuyuz. Biz vatandaşız. Biz işçilerin temsilcisiyiz. Anayasaya göre hareket ediyoruz. Bizim yasa dışı hareket etmemiz zaten imkansız. Böyle bir şey olabilir mi? Ama burada tabii kamuoyunu başka zemine yönlendirmek için bunları söylüyor maalesef. Ya böyle sendikacılığın dışında yapılan işler var burada. Bir tanesinin sürekli ağzında bir küfür. Elimizde video kayıtları var. Biz bunu emniyet güçleriyle, savcılıkla paylaştık. 21 yıldır bu işi yapıyorum. Bir işverenin ilk defa böyle çıkıp karşımıza küfür ettiğini duydum. Bildiğiniz küfür ediyor yani, hakaret ediyor, tehdit ediyor. İşte arkadaşlarımıza ‘öleceksiniz’ diye tehditler var ve bunların video kayıtları hepimizin elinde var. Daha da ilginç bir şey var. Damadı olduğunu öğrendiğimiz bir polis memuru A.T. ismi var. Biz de bunu emniyet güçlerine de verdik. Görevi olmadığı halde kamusal alanda bulunan arkadaşlarımızı gelip darp ediyor ve hakaret ediyor. Buradan Sayın İçişleri Bakanımız Ali Yerlikaya'ya, Karabük Valiliğine Karabük Emniyet Müdürlüğüne suç duyurusunda bulunuyorum. Bu kamu görevlisi polis arkadaş bizi koruması gereken yerde bizim arkadaşlarımızı darp etmiştir. Görevi değildir. Görevini kötüye kullanmıştır. Biz bununla ilgili suç duyurusunda bulunduk. Hem bireysel, hem sendika olarak bulunduk. Yani hiç karşılaşmadığımız böyle kayınpederini korumak, kayınpederinin malını vesairesini korumak isteyebilir ama o bir kamu görevlisi, bunun için ne yetkisi var, ne izni var? Dediğim gibi biz bunları emniyetle paylaştık. Bunları niye yaşadığımıza ben bir anlam da veremiyorum. Sonra biz de hukuki alanda mücadele etsin demiş ki ilk arkadaşlarımızla bir temasa giriyor. Diyor ki ben sizle mücadele edeceğim. Bir sene işte az önce de söyledim. Niye mücadele eder, çünkü cebinden daha fazla para çıkacaktır, işçiye, emekçiye. Ama biz biliyoruz ki burada içeride bir sürü usulsüz uygulamalar var. İş kanunun dahi uygulanmadığı yerler var ve esas bu kadar direncin ana sebebi de bu. Çünkü sendika geldiğinde, iş kanunu uygulayacaksınız. İşçi öyle asgari ücrete çalıştıramayacaksınız. Kafanıza göre kapattım. Kafana göre gel diyemeyeceksiniz. Ama şunu söyleyeyim. Her şeye rağmen, bunlara rağmen buradaki mücadelemiz daha yeni başlıyor ama o bitti zannediyor.

Şimdi düşünün bir işletmede bir işveren işçilerin eline pankart veriyor, servislerin kapılarını kapatıyor, binmeyeceksiniz, sendikayı protesto edeceksiniz diyor. Bunun akıl hocaları var. Onlar da Türkiye'de bildiğiniz bir sarı sendika, bunların akıl hocası maalesef. Ama ne olursa olsun emekçi istedikten sonra, işçi istedikten sonra karşısında duracak hiçbir güç yok. Buradan, oradaki emekçi arkadaşlarıma da sesleniyorum. Kimsenin hiçbir şeyden korkmasına gerek yok. Öz İplik İş Sendikası dağ gibi arkasında. Hak İş Konfederasyonu dağ gibi arkasında. Kanun, devlet hepsi arkasında. İşte bir söyleminde diyor ki; ‘ya oraya gittim, bana yardım etmediler.’ Oraya gittim dediği de devlet kurumları. Devlet affedersiniz senin babanın uşağı mı? Devlet hukukla yönetilen bir yer. Hukuk neyse o. O alışmış tabii ‘cebimde para var. İstediğimi hükmederim.’ Edemezsiniz öyle. Burada devlet var. Devlet herkese eşittir. Hatta devlet mazlumun yanındadır. Bunu da öğrenmiş oldu bu vasıtayla. Ama bir daha söylüyorum. Bizim ne işverenle ne başkasıyla hiçbir problemimiz, derdimiz yok. Olanları da hukuk alanında, hukuk çerçevesinde hallediyoruz. Hukukun dışına çıkmıyoruz, çıkamayız zaten. Biz bir sivil toplum kuruluşuyuz. Ama mücadeleyi, sendikal mücadeleyi vermeye devam ediyoruz ve devam edeceğiz. Bugün de buradan yeni bir startını veriyorum. Ve bu mücadele sonuna kadar devam edecek. O firma sendikalı olacak. Başka çaresi yok. ‘Fabrikayı kapatıyorum’ diye pankart asıyor. Bu tehdit değilmiş, işçiyi topluyor ben burayı kapatıyorum. Tehdit bu işte… Sendikaya karşı tehdit, sendika gelmemiş, bir toplu sözleşme yapmamış, maliyetini arttırmamış. Niye kapatıyorsun? Tehdit aracı olarak kullanıyorsun. Niye? İnsanları ekmeğinden etmekle tehdit aracı olarak kullanıyorsun. Dediğim gibi bunların hepsini biz gerek Çalışma Bakanlığına, gerek savcılığa, gerek emniyet güçlerine belgeleriyle beraber ilettik. Ama tekrar söylüyorum bir daha böyle bir açıklama yapmayacağım. O zeminde de ben girmek istemiyorum.

Şimdi bir video daha var elimizde. İş yerinde özel kameramanlar işi durduruyor, müzikler çalıyor alkışlatıyor. Böyle acayip şeyler yaşıyoruz. Hani üretim önemliydi? Hani bir dakika önemliydi? Hayır. Cebinden çıkacak fazla para, işçinin cebine girecek olan. Sadece asgari ücretle çalıştıramayacak. İkincisi de içeride kanunsuz uygulamalar var. İş kanunu dışında uygulamalar var. Onlar da düzelecek. Bu işverenin korkusu.”

Editör: Ergün Başkaya