Son zamanlarda kadın cinayetleri, soykırım ve hayvan katliamları haberlerini görmüşsünüzdür. Uzun süreli dehşet haberlerine maruz kalmak sizleri üzgün, umutsuz,tükenmiş ve yorgun hissettirebilir. Dikkat süreniz kısabilir, uyku kaliteniz ve iştah durumunuz değişiklik gösterebilir. “Peki böyle bir atmosferde ruh sağlığımızı nasıl koruyacağız?” diye sorduğunuzu duyar gibiyim. “Küçücük çocuklar katledilirken, masum hayvanlar topluca öldürülürken ve neredeyse her gün bir kadın ölürken ruh sağlığımızı nasıl koruyabiliriz? ”
Öncelikle bir süre üzülmeye, çaresiz hissetmeye izin verin. Başka bir canlının trajedisine tanıklık ederken bu hisleri hissedebilmek insan olmanın bir parçasıdır. Dr. Saliha Afridi kızı ona “Anne Filistin'i düşününce çok üzülüyorum. Onun hakkında düşünmemeyi ve hissetmemeyi denemeli miyim?" diye sorduğunda, “Kalbin bir kastır. Güçlü bir kalbe sahip olmak istiyorsan kapatamazsın ya da zor duygulardan saklanamazsın. Bir başkasının acısını hissedebilmek bir ömür boyu onurdur. Eğer bunun için seçildiysen, o zaman harekete geçmeli, ona yönelmeli ve gerçekten hissetmelisin.” diyor.
Yaşananlara karşı hissedebilmeye izin vermek oldukça önemli. Fakat şunun altını çizmem gerekiyor ki bazen duyguları hissetmek, o duygunun içine saplanmakla karıştırılabiliyor. Kişi kendini sorumlu hissederek trajedilerin tüm ayrıntılarını bilme ve sürekli bu trajedileri düşünmek sorumluluğunu kendinde bulabiliyor. Bu durum aslında sorumluluk almanın tam tersi. Kişi kendini yaralamakla kalmıyor, aynı zamanda destek olabileceği fırsatlar çıksa dahi duygu seline saplandığı için fırsatları kaçırabiliyor.
Tüm bu dehşete karşı üzüntüyü, korkuyu, çaresizliği hissederken aynı zamanda kendi ruh sağlığınızı da değerlendirmek oldukça önemli. Tıpkı uçaklarda verilen anons gibi, oksijen maskesini ilk önce kendinize takmalısınız. Bunun yollarından birisi bedensel tepkilerinizi incelemektir. Eğer nefes alış verişleriniz gerginse, vücudunuzda baskı, ağrı, enerji varsa ilk önce nefes egzersizi ve otojenik gevşeme egzersizi ile sakinliği sağlamak önemlidir.
Eğer enerji içinizde kaldıysa belki de onu hareket ederek, çığlık atarak ya da ağlayarak atabilirsiniz. Bedensel ipuçlarınızın dengeli hale gelmesi oldukça önemli. Sizi dinlemesinin iyi geldiği kişilerle bu konuları konuşabilirsiniz. Sevdiklerinizle vakit geçirebilirsiniz. Meditasyon yapabilirsiniz, ibadet edebilirsiniz. “Güvenli yer egzersizini” uygulayabilirsiniz. Eğer bu trajediler sizi kendi geçmişinize sürekli götürüyorsa psikolojik destek almak siz yardımcı olabilir.
Kendinizi değerlendirdiyseniz ve nispeten sakinseniz ruh sağlığını korumanın “toplumsal” ve dolayısıyla “bireysel” yollarına bakmanın zamanı gelmiştir. Bu yollar aslında yaşanan dehşete tanıklık ederken yaşamınızı anlamlı kılacak o adımı atmanızdır. Tüm bunlar geçtikten sonra siz bu durumlara tanıklık etmiş birisi olarak nasıl anılmak istersiniz?
Yaşam sizi bu trajedi karşısında ne yapmaya çağırıyor? Hissizleşip hayata devam etmek mi, çok dertlenip sadece kendi halinde debelenmek mi ya da elinden gelen fırsatları görmeye çalışmak mı? Dehşet çok büyük, bir insanın adımı çok küçük olsa da hala seçenekler var.
Bunu bilmek bu konuda adım atmayı kolaylaştırabilir. İlk adım ses çıkarabilmekte. “Trajediler yaşanıyor ve kimsenin sesi çıkmıyor. Kadınlar, hayvanlar, çocuklar yalnız.” diye düşünebilirsiniz. Gerçek şu ki bu trajedilere karşı üzülen, dertlenen bir çok insan var. Sadece sessizce, ellerinden bir şey gelmeyeceğini düşünerek izliyorlar.
Bu durum da yalnızlık ilüzyonunu oluşturuyor. Her bir insanın sesi birleştiğinde bir topluluğun sesine dönüşebiliyor. Belki elinizden sadece dua etmek geliyor ya da küçücük bir bağış yapmak ya da bu yapılanın yanlışlığını paylaşmak ya da onca hayvanın içinden sadece birini kurtarabilmek. Küçük gördüğünüz o adım içinde bulunduğumuz yapbozda önemli ve gerekli bir parçadır.
Uzman Psikolojik Danışman Şura Saka,'' Kısacası, size anlamlı gelen adımı atabilmek, hala seçenekleriniz olduğunu görmek ve etkisiz olmadığını bilmek demektir. Bunu bilmek ve hareket alabilmek ruh sağlığını korumanın önemli bir yoludur.'' dedi.