Karabük'te toplumsal duyarsızlığın yanına bir de siyasilerin kendilerini eleştiren basına karşı hoş olmayan tutumlarını yaşamaya başladık.
Sevgili meslektaş abim, Gazeteci Semih Gülen’in bir köşe yazısını okudum.
Gazeteci olarak Karabük’ün sorunlarını eskisi gibi artık gündeme getirmediklerini yazmış.
En azından kendi adına yazmış…
Bir Havaalanı, bir olimpik yüzme havuzu gibi Karabük’ün birçok sorunlarını eskiden ciddi şekilde ele aldıklarını ve sonuç almayı başardıklarını ifade etmiş Semih Gülen.
Fakat şimdi Karabük’ün son derece yüksek bir duyarsızlığın içinde olduğunu vurgulayıp, “Yazsak ne olacak, Yazmasak ne olacak? Kimse tepkisini göstermiyor ki?” demiş.
Haklı mı..?
Haklı…
Kısacası bu toplumsal duyarsızlık karşısında artık kendilerinin de yıldığını, gazetecilik şevklerinin kalmadığını ifade etmeye çalışmış.
Sevgili meslektaşım Semih Gülen’e kesinlikle katılıyorum.
“Karabük’ün sahibi Yok” dediğimizde bize tepki gösteriyorlar,
Ama gerçekten Karabük’ün sahibi yok.
Herkes bireysel çıkarlar peşinde midir, nedir?
Yaşayıp geçeceğimiz, çocuklarımızın ve torunlarımızın hayat süreceği Karabük’ün geleceği adına artık kafa yorulmuyor, hiçbir şey yapılmıyor.
Her anlamda geriye gidiyoruz, desek çok mu abartmış oluruz bilemiyorum ama…
Toplumsal duyarsızlığımızın yanı sıra, artık basındaki eleştiriler karşısında bile tahammülsüz siyasilere sahibiz.
Başında bulunduğu kurumdaki çalışmalar ve tasarruflar ile ilgili eleştirel haberler karşısında açıkça düşmanlıklar ilan edilmeye başlandı.
Eleştiri yapan gazeteciye şahsi husumetler ve arkasından hakaretler marifet olmaya başlandı.
Yine siyaset sahnesinin vitrininde olanlar, bürokratları gece yarısı arayıp ağır hakaretler ve tehditler etmesi, karşılıksız kalmaya başlandı.
Kamuya mal olmuş siyasiler ile ilgili basın tarafından bazı iddiaların ‘doğru mu’ diye araştırılması suç olmaya başlandı.
Kısacası toplumsal duyarsızlığımızın yanına, siyasilerin beğenmediği basına karşı düşmanlıklarını da yaşamaya başladık.
Semih Gülen’e hak vermiyor değilim,
Fakat gazetecilik mesleğimizi yapıyorsak hakkıyla yapmaya devam edeceğiz.
Umudumuz kırılmamalı ve yılmamalıyız.
Duyarsızlıklar karşısında yaşadığımız baskılara da boyun eğmemeliyiz.
30 Yıl önce de gazeteciydik,
Allah nasip ettiği müddetçe de gazeteci olacağız.
Ne belediye başkanları, ne milletvekilleri, ne il başkanları geçti bizim bu meslek hayatımızdan.
30 yıl içinde gelip geçenlerin çoğu artık piyasada yok.
Ama biz hala buradayız.
Yarın da Allah’ın izni ile burada olacağız.
Gazeteciye yılmak yok Semih Gülen…