Alt Manşet

MUHARREM ÜNSAL'DAN BASIN AÇIKLAMASI

Karabük İl Başkanı Muharrem Ünsal, Memleket Partisi Genel Başkanı  Muharrem İnce'nin tarihi çağrısını basın açıklaması olarak yayımladı.

Abone Ol

Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce'nin sosyal medya hesabından bulunduğu tarihi bir çağrıyı Karabük İl Başkanı Muharrem Ünsal, basın açıklaması olarak yayımladı.

Memleket Partisi Karabük İl Başkanı Muharrem Ünsal, partisinin genel başkanının açıklamasına yer verdiği yazıda şu ifadelere yer verdi.

“Memleketteki bütün milliyetçi ve cumhuriyetçi kuvvetleri bir araya gelmeye davet ediyorum.

Buna her kim ‘ben varım’ diyorsa hiçbir koşul öne sürmeden, hiçbir makam ve mevki talebinde bulunmadan beraber yürümeye ben varım.”

TARİHİ ÇAĞRIMIZDIR…

Son zamanlarda gün geçmiyor ki hepimizi şoke eden bir gelişme yaşanmasın. Kadın cinayetleri, bebek cinayetleri derken dün Sayın Bahçeli’nin yaptığı açıklama ile gündemimiz yine bambaşka bir yere savruldu. Bahçeli, meydanlarda asılmadığından şikayet ettiği, bu milletin başına gelen en büyük belalardan, terörist başı Öcalan’ın hapisten çıkarılmasını ve Meclis’e gelerek terörün bittiğini ilan etmesini istedi.

Bahçeli’nin açıklamasının hemen ardından CHP Genel Başkanı Özgür Özel el yükselterek Kürtlere devlet vermekten bahsetti, daha sonra Cumhurbaşkanı da bu açıklamalara desteğini açıkladı.

Aslında bir süredir yapılan açıklamalar bir şeylerin pişirildiğine işaret ediyordu. Kapalı kapılar arkasında hangi pazarlıkların ve şantajların döndüğünü bilmiyoruz.

Devletin yüksek menfaatleri gerektiğinde toplumun hoşuna gitmeyecek bir karar alınmak durumunda kalınabilir ama bu işin usulü erkanı var. Milleti adam yerine koyan, bunun gerekçelerini çıkar topluma anlatır. Hiç olmazsa Meclis’te kapalı oturum düzenler milletin vekillerine anlatır.

Ancak, hangi gerekçe ile olursa olsun bu milleti ve devleti acziyet içinde gösteren terörist başının Meclis’te terörü bitireceğini açıklamaya davet edilmesi kabul edilemez. Bu nasıl bir geri adım, nasıl bir takladır?

PKK terörüne babalarını kurban vermiş evlatlara, evlatlarını kurban vermiş analara, babalara bunun nasıl anlatacaksınız!

Şehitlerimiz Aybüke Öğretmene, Nedim Öğretmene, Muhammet Fatih Kaymakama nasıl anlatacaksınız!

Terörle mücadelede uzuvlarını kaybeden, hayatları paramparça olan gazilerimize nasıl anlatacaksınız!

Terörün başı ezilmişken, Savunma Bakanı, İçişleri Bakanı terörist bırakmadıklarını söylerken, PKK terörü bitme noktasındayken, bu can suyunu hangi akla hizmet verme gereği duyarsınız!

Buradaki oyunu kimin kurduğunu, kimin gerçekte neyi hedeflediğini, bu vatan toprakları üzerinde yürütülen pazarlıkları bilmiyoruz.

Bildiğimiz bir şey var: kim bu Cumhuriyete, Anayasanın değişmez maddelerine, toprak bütünlüğüne kastediyorsa; bu vatanı sahipsiz sanmasın, buradayız ve sonuna kadar direneceğiz.

ATATÜRK diyor ki:

“Milletlerin tarihinde bazı dönemler vardır ki, belli amaçlara erişebilmek için maddî ve manevî ne kadar kuvvet varsa hepsini bir araya toplamak ve aynı doğrultuya yöneltmek gerekir. Yakın yıllarda milletimiz, böyle bir toplanma ve birleşme hareketinin önemli sonuçlarını kavramıştır. Memleketin ve devrimin, içeriden ve dışarıdan gelebilecek tehlikelere karşı korunması için, bütün milliyetçi ve cumhuriyetçi kuvvetlerin bir yerde toplanması gerekir. Aynı cinsten olan kuvvetler, ortak amaç yolunda birleşmelidir.”

Atatürk’ün bu sözlerini emir kabul eden memleketteki bütün milliyetçi ve cumhuriyetçi kuvvetleri bir araya gelmeye davet ediyorum.
Hem milli, hem akıllı olunabilir.
Hem yerli, hem medeni olunabilir
Hem güçlü, hem namuslu olunabilir.
Türkiye’nin ihtiyacı olan yerli, milli, akıllı, medeni, güçlü ve namuslu bir iktidarın inşası mümkündür.
 
Bunun için gerekli olan tek şey; bu asgari müştereklerde birleşebilen siyasi aktörlerin nazlanmadan ve oyalanmadan bir araya gelmesidir. Bu birliktelikte; küçük hesaplar, marjinal siyasi talepler, klikler, mikro milliyetçilik, hemşehricilik, adamcılık vs. asla olmamalıdır. Bir parti tabelasının altında toplanmaktan değil birlikte harekete geçmekten bahsediyorum. Hiyerarşik bir organizasyondan değil yan yana durmaktan bahsediyorum. İktidar açlığından önüne konulan her şeyi yemek istemeyen onurlu insanların kıyamından bahsediyorum.
 
Türkiye’ye demokrasi getirme vaadinde olanların evvela kendilerini demokrasiye inandırmış olmaları, hukuku ayağa kaldırma iddiasında olanların evvela kendilerinin hukuka inanmaları, yolsuzluğu önleme iddiasında olanların kendi içlerinde bunu önleyecek mekanizmaları kurmaları gerekir.
 
Demokrasinin ve hukukun üstünlüğünün işletildiği, şeffaflığın ve hesap verilebilirliğin olduğu, Cumhuriyetimizin temel değerlerinin korunduğu her oluşuma kayıtsız şartsız destek vereceğimin bilinmesini isterim.

Çağrım yukarıda saydıklarıma itirazı olmayan samimi bütün siyasi aktörleredir. Bu birlikteliği başaramazsak korkarım yağmurdan kaçarken doluya yakalanacağız. Bu birlikteliği sağlayamazsak korkarım Türkler Türkiyeli, Türk milleti yerel halk olacak. Bu birlikteliği sağlayamazsak Türkiye Cumhuriyeti, Anadolu Birleşik Devletlerine dönüşecek. Bu birlikteliği şimdi sağlayamazsak bir daha asla sağlayamayacağız.
 
Tarihin dönüm noktalarından birindeyiz, at izi it izine karışıyor ve su bulandıkça bulanıyor. Doğruyu yanlıştan, haklıyı haksızdan ayırmak gittikçe güçleşiyor. Ekonomik olarak bunalan Türk Milletinin karar almasını zorlaştıracak her türlü manipülasyon yapılıyor. Yapmamız gereken kafa kafaya, el ele vererek ve birlikte durarak yerli, milli, akıllı, medeni ve namuslu olan cepheyi tahkim etmektir.

Atı alan Üsküdarı geçse de Çanakkale’yi geçememelidir.
 
Buna her kim ‘ben varım’ diyorsa hiçbir koşul öne sürmeden, hiçbir makam ve mevki talebinde bulunmadan beraber yürümeye ben varım.
 
“Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.”
 
Selam olsun İbrahim’in ateşine su taşıyan karıncalara !