Ergün Başkaya'nın "Kendi Memleketimizde El Olduk" yazısının ardından Rektör Fatih Kırışık'ın ziyaretleri ve şehir merkezine yönelik projeleri tartışma yaratıyor
MIŞ MIŞ DA MIŞ MIŞ
Yedi ay sonra kalemi elime alırken bir başlık bulmak beni hayli zorladı.
Ne diyeyim diye dakikalarca düşündüm.
"mış mış da mış mış" mı diyeyim?
Yoksa;
"Körler Sağırlar Birbirini Ağırlar" mı diyeyim..?
Ne diyeyim, bilemedim.
Öyle ya, bir başlık yazmak öylesine bir iş değil; ince eleyip sık dokumak gerek.
Öyle de yaptım.
Araştırmalarım sonucunda, "Körler Sağırlar Birbirini Ağırlar" başlığını kullanmadım.
Kullanmadım çünkü, Türk Dil Kurumu'ndaki anlamına bakınca vazgeçtim. TDK'nun bu deyimi "kötü niyetlilerin birleşmesi" anlamında tanımladığını görünce vazgeçtim. Amacım, kötü niyet çağrıştırmak değildi.
Aslında ben, o kadar kötü anlamda düşünmemiştim mevcut durumu. "Körler sağırlar" derken konumlarının farklılığını, "birbirlerini ağırlar" derken ise farklı olsalar da "aynı düşünceye sahip olan kişiler" olarak düşünmüştüm ama TDK'nın açıklamada kullandığı "kötü" kelimesi bir anlamda "Körler sağırlar birbirlerini ağırlar" başlığını kullanmama engel oldu. Çünkü, kimse halkın oyuyla seçilmiş bir belediye başkanına, atanmış bir rektöre "kötü" deme hakkına sahip değildir ama kural ve nizamlar çerçevesinde eleştirme hakkına sahiptir.
İşte, şimdi bende bu hakkımı kullanıyorum.
Ve biliyorum ki, bazen susmak, konuşmaktan çok daha zor gelir insana...
★★★
Birkaç gün önce Ergün BAŞKAYA'nın köşesinde yer alan, "Kendi Memleketimizde El Olduk" başlıklı yazısını okumuşsunuzdur. Karabük'ün yaşadığı dramların bir kısmını anlatan ve şehir halkının içinde hissettiği derin yaraları dile getiren bu güzel yazının altına eminim benim gibi birçok insan da tereddüt etmeden imzasını atacaktır.
Ergün Başkaya köşe yazısında, şehre dışarıdan atanan ithal yöneticilerin Karabük'te "gelip geçici" olduklarını ve bunun için de şehre bir katkı sağlamadıkları gibi şehrin içinden yetişmiş insanlarımıza haksızlık yaptıkları konusunda iddialarda bulunarak Karabük Üniversitesi Rektörü Fatih Kırışık'ın ve Karayolları Safranbolu Şube Şefi Emre Bekir Yazıcı'nın yaptığı ve kamuoyunca "olumsuz" tepkiler alan hareketlerinden örnekler vermiş.
Mesela sayın Başkaya verdiği bir örnekte, Karabük'te ilk defa iki defa üst üste Belediye Başkanı seçilen ve 10 yıl boyunca şehri yöneten Enver Tümen'in oğlu, Karabük'ün yetiştirdiği nadide insanlardan olan ve şu anda Bandırma üniversitesinde öğretim görevliliği yapan Prof. Dr. İbrahim Tümen'in defalarca talep etmesine rağmen Rektör Fatih Kırışık'ın kendisine randevu vermemesini eleştirmiş.
Eleştirisinde de haklı.
Attığı başlıkta onun için sonuna kadar doğru.
Gerçekten, Kendi Memleketimizde El Olduk.
★★★
Peki Ergün Başkaya'nın yazısının ardından ne oldu?
Rektör Kırışık, 2 gün sonra Belediye Başkanı Özkan Çetinkaya'yı ziyaret etti.
Ziyaret akıllara birçok soru getirdi:
Ne demek istedi acaba?
Vermek istediği bir mesaj mı vardı...?
"Siz bakmayın, Karabük'ün iki dönem üst üste seçilmiş belediye başkanının oğlunu, yıllarca Karabük'te Esnaf Sanatkârlar Derneği Başkanlığı yapmış kişinin yeğenini, şehrin saygınlığını kazanmış Prof. Dr. İbrahim Tümen'i kabul etmediğime; ben, Karabük ve Karabüklüyü düşünüyorum, dikkate alıyorum. İşte ispatı; belediye başkanınızla görüşüyorum" mesajı mı vermeye çalışılıyor?
Şimdi merakımdan soruyorum sayın Rektör;
Bu ziyaretinle Ergün Başkaya'nın "Kendi Memleketimizde El Olduk" yazısına cevap mı vermiş oldun?
Göreve başladığı günden beri herkesi makamına bekleyen, beğenmediklerine randevu vermeyen, adeta kapıda bekleten Rektör Kırışık'ın ziyaretleri hız kesmedi.
Olmadık kişilere ziyaretlerde bulundu, medet umdu.
Yaraya merhem diledi.
En son AK Parti İl Başkanlığına gitti.
Belli ki destek arayışlarında kendisi.
Bu kadar çok mu zorunuza gitti sayın Rektör Ergün Başkaya'nın yazısı..?
(Bu yazıyı yazarken belki de hala devam ediyordur ziyaretleri. Sanırım en sona da Rıfkı'yı bırakmıştır.)
Birde çıkmışsınız, şehrin merkezine 3 bin öğrenci kapasiteli bir fakülte açacağınızı ilan etmişsiniz. Neymiş efendim, bu projeyle şehrin kalbi canlanacakmış, şehir hayatına hareketlilik getirecekmiş.
Rektör Kırışık'ın Belediye Başkanı'nı ziyaret etmesi, trajikomik bir tiyatro sahnesini andırıyor bence. Bu ziyaretin zamanlaması, içtenlikten uzak bir "kriz yönetimi" çabasından öteye geçemiyor.
Projeler hesap kitap ister, planlama ister, ileri görüşlülük ister, sosyal anlayış ister...
Bazı şeyleri örtbas etmek için "laf olsun torba dolsun" projeleriyle şehrin keşmekeşliğini daha ileri noktalara taşımayın.
Şehir merkezindeki hangi problemi çözdünüz?
"Karabük'ün hangi problemi çözülürse şehir merkezi rahatlar" diye sokaktaki vatandaşlara sorsanız aldığınız yegâne cevap, "Karabük'ün trafik problemi çözülmeden şehrin hiçbir problemi çözülmez." olacaktır.
Peki, trafik problemini çözdünüz mü mesela?
Hangi şehirde gördünüz, koskoca yasak levhası olduğu halde Polis karakolunun karşısına yapılan onlarca araçlık uygunsuz parkları?
Peki, dünyanın hiçbir ülkesinde bir örneği olmayan; olamayan ama Kayabaşı köprüsü üzerine yapılan araç parklarını başka hangi şehirlerde gördünüz?
Dışa doğru büyüyemeyip içe doğru iyice sıkışan, neredeyse patlama noktasına getirilen şehir merkezine mevcut problemleri çözmeden yenilerini ilave etmek ne kadar doğru sizce, izah edebilir misiniz?
Mesela Soğuksu mahallesinde bin öğrencilik yurt var. Bu yurtta kalan öğrencilerin kaçını akşam saatlerinde şehrin merkezinde gördünüz?
Bırakın şehir merkezini Soğuksu Mahallesinde dolaşırken bile gördünüz mü?
Peki, Karabük'ün mecburiyet caddesinde bir aşağı, bir yukarı dolanan insanlara baktınız mı? Bunlardan kaç tanesi Soğuksu yurdunda barınan öğrenci?
Üniversitenin kampüs alanında yaklaşık 35 bin öğrenci eğitim görüyor ve bu öğrencilerin çoğu 100.Yıl Mahallesinde boş zamanlarını geçiriyor. Burada açılıp ardından kapanan kaç tane işletme olduğu hiç dikkatinizi çekti mi?
35 bin öğrencinin varlığına rağmen 100. Yıl Mahallesi'nde bile istenen canlılığı yakalayamayan bir şehirde, 3 bin öğrenciyle merkezi canlandırma hayali, en hafif tabirle gerçeklikten uzak. Daha önceki gün Cuma pazarında yaralanan yaşlı bir vatandaşa ambulansın ulaşmakta zorlandığı bir merkezde, yeni bir fakülte binası düşünmek, sorunları katmerlendirmekten başka bir işe yaramayacak.
Şehir, merkeze yapılan yatırımlarla büyümez; dışa doğru yapılan yatırımlarla büyür. Bunu 5 yaşındaki çocuğa sorsanız o bile bilir.
Siz, önce trafik gibi benzer temel sorunları çözün sonrasında, değil fakülte yapmayı üniversitenin kampüs alanını şehrin göbeğine getirip oturtun.