Karabük Üniversitesinde okuyan 19 yaşındaki bir motosiklet sürücüsü öğrencinin ablasıyla beraber sürdürdüğü hak arayış mücadelesi bu.
Yaşanan kaza sonrasında haklıyken nasıl haksız duruma düşürüldüğünün mücadelesi.
Kazayı, olayları ve gelişmeleri kazazedenin kendisinden ve inatla mücadelesini sürdüren ablasının söylemleriyle anlatacağım.
Sadece onların iddialarını sizlere aktaracağım.
Hiçbir yorumda bulunmadan.
Sadece okuyun ve kendiniz yorumlayın...
★★★
Olay, 1 Kasım 2022 Salı günü saat 18.20 sularında Atatürk Bulvarı üzerinde Endüstri Meslek Lisesinin karşısındaki ulusal bir mağazanın park alanının tam önünde cereyan eder.
Çarşıdaki işlerini bitiren öğrenci motosikletiyle Demir Çelik Kavşağına geldiğinde kırmızı ışıkta durur. Işıkların yeşile dönmesiyle Safranbolu istikametine doğru hareket eder. Endüstri Meslek Lisesinin karşısında bulunan ulusal bir mağazanın önüne geldiğinde sol şeritten giderken sağ şeritte seyir halindeki Ş.A. kontrolündeki otomobilinin direksiyonunu aniden sola doğru çevirir ve motosikletin önüne kırar aracını. O kısa mesafede durma şansı olmayan motosiklet sürücüsü öğrenci, aracın ön sol çamurluğuna çarpıp savrulur ve metrelerce yerde sürüklenir.
Kazalara karşı gerekli teçhizatları olduğu ve gerekli tedbirleri aldığı için sadece bacağından yaralanır, ama ayağa kalkamaz.
Motosikleti de pert olmuştur, ama pekte umurunda değildir aslında. Çünkü asıl derdi canıdır o anda.
Olay yerine hemen ambulansla sağlık ekipleri gelir ve ilk müdahalenin ardından KBÜ Eğitim ve Araştırma Hastanesine kaldırılır motosiklet sürücüsü öğrenci.
Tedavi altına alınır.
Hastanede tedavi altındayken kazanın aydınlatılması maksadıyla polis memurları ziyaretine gelir. Sadece polis memurları mı, bir de kazaya sebeiyet veren Ş.A. gelir hastaneye. Kazazede öğrenciye ve onu yalnız bırakmayan ablasına, "benden davacı olmayın, zaten arabamda bir sürü hasar var" der.
Öte yandan kazazedenin ifadesine müracaat eden polis memurları bazı sorular sorar. Yaralı öğrencide yaşadığı olayı tüm açıklığıyla anlatır ve sol şeritte düzgün bir şekilde seyir halindeyken sağında hareket halindeki bir otomobil sürücüsünün aracını birden sol şerite geçirerek önüne kırdığını, frene bastığını fakat frenin tutmasına fırsat veremeyecek kadar kısa bir mesafede durmasının mümkün olmadığını ve sonucunda aracın sol ön çamurluğuna çarparak savrulup sürüklendiğini söyler.
Yaralı kazazede tedavisinin ardından hastaneden taburcu edilir.
Aradan bir hafta geçer ve 8 kasım salı günü kaza tutanaklarını teslim alır, fakat kaza tespit tutanağında gördüğü kroki karşısında şok olur. Kendisine sorular soran polis memurlarına anlattığından tamamen farklı bir krokiyle karşı karşıya kalmıştır çünkü. Kendisi haklıyken ve yaralı bir mağdurken haksız konuma düşürüldüğünün ve aracını önüne kıran Ş.A.'un ise haklı olduğunu görür.
Sorulan sorularla kroki çizilmesine anlam veremez kazazede öğrenci. Kaza raporuna ayın 8'inde ulaşırken kaza ile ilgili ifadesini Kasımın 10'unda vermiştir çünkü.
Kabullenemez bu yanlışlığı. "Bir yerlerde hata var. Otomobil sürücüsü motosikleti göremez belki ama bir motosiklet sürücüsünün koskoca otomobili görememesi imkansız bir şey. Acaba ben intihar mı etmek istedimde motosikletimi birden sağa çevirip aracın üzerine sürdüm. Üstelik ben aracın ortasına değil, sol farın hemen yanına çarpmıştım" diye düşünür. 'Yanlışlık ve haksızlık' olarak gördüğü bu krokinin düzeltilmesi ve haklılığının ispatı için araştırmalara başlar.
Önce civarda Mobese kamerası olup olmadığını araştırır. Yol çalışması nedeniyle bazı kameraların sistem dışı olduğunu öğrenir ama doğruyu bulma umuduyla araştırmalarından vazgeçmez.
"Bir umut" der ve ablasıyla beraber, 9 kasım çarşamba günü kazanın yaşandığı yerin sağında bulunan ulusal markete gider ve yetkililerle görüşüp olayı anlatır. Kendilerine, kazaya karışanlardan kimin haklı, kimin haksız olduğunun tarafsızca ortaya çıkması için yardımcı olmalarını rica ederler, hatta yalvarırlar.
Mağaza görevlisi de kendilerine kamera kayıtlarını kesinlikle veremeyeceğini, fakat sadece seyrettirebileceğini söyler.
Çaresiz kabul ederler ve görüntüleri birkaç kişiyle beraber mağazanın alışveriş kasasının üzerindeki güvenlik kamerası ekranından seyredeler.
Her şey gün gibi ortadadır. Kendisi düzgün bir vaziyette sol şeritten giderken sağındaki otomobilin sürücüsü Ş.A. aracını sola kırmış ve neredeyse ölümcül sonuçlanabilecek kazaya sebebiyet vermiştir. Görüntüleri seyreden herkes bunu görmüş ve motosikletli öğrenci kazazedenin tamamen suçsuz olduğunu ve hatanın otomobil sürücüsü Ş.A.'dan kaynaklandığını sesli olarak dile getirmiştir.
Sevinirler. 'Gerçekler ortaya çıkacak' diye.
Şanslarını bir kez daha denerler, görüntülerin yedeklerini isterler "ne olur ne olmaz, silinir belki" diye.
"Hayır" cevabını veren mağaza yetkilisi, görüntü kayıtlarını sadece T.C Savcılığına veya görevli Emniyet birimlerine verebileceklerini söyler kendilerine.
İşi sağlama almak isteyen kazazede ve ablası, görüntülerin kaç gün kayıtta kaldığını sorar mağaza yetkilisine.
"15 gün" cevabını alırlar.
"İyi 8 gün geçti, 7 günümüz var ama belki prosedür uzun sürer hemen, bugün T.C Savcılığına müracaat edelim. Her şey gün gibi ortada, kaza tespit tutanaklarına itiraz edip kamera kayıtlarının olduğunu ve incelenmesini isteyelim" diye düşünürler.
Ve öyle de yaparlar.
T.C Savcılığına gidip itirazda bulunup kamera kayıtlarının olduğunu ve incelenmesi için gereğinin yapılması isteğiyle müracaatta bulunurlar.
Rahatlamışlardı artık. Kayıtlar her şeyi gösteriyordu çünkü.
O huzurla evlerine giderler.
Fakat yine rahat değildi içleri; "ya bir aksilik olurda kayıtlar zamanında alınmazsa" diye.
Dayanamazlar!
Ertesi gün 10 Kasım Perşembe günü 3 Nisan Karakoluna da gidip kaza anını net vaziyette gösteren görüntülerin o mağazadan alınması yönünde talepte bulunurlar.
Karalıydılar suçsuzluğunun ispatı, haksızlığa uğradığının tespiti için.
Gelişmeleri anbean takip etmek için ertesi gün 11 Kasım Perşembe günü tekrar 3 Nisan Karakoluna giderler. Görüntü kayıtlarının alınıp alınmadığını merak ederler. Haksızlığa uğradığını ispatta kararlıdırlar çünkü.
Kayıtların alınmadığını öğrendiler. Moralleri bozulur, ama asla vazgeçmeyi düşünmezler.
Tekrar talepte bulunurlar.
Bu sefer alır görevli memurlar kaza anının görüntü kayıtlarını ama onlar yine şok olurlar. Çünkü alınan kayıtlar, kazayı net gösteren kameranın değil, detayları göstermeyen ters açıdan kayıt yapan alakasız bir kameranın kayıtları olduğunu görürler. Görevli memurlara, diğer kameranın daha net bir çekim yaptığını, bu kamera görüntülerinin kaza anını net göstermediğini, kimin haklı, kimin haksız olduğu noktasında yardımcı olamayacağını, diğer kamera kayıtlarının bunu net olarak gösterdiğini ve bu kayıtları birkaç kişiyle beraber mağaza alışveriş kasasının üzerinde bulunan güvenlik kamerası ekranından seyrettiklerini söylerler, ama nafile...
Sonuç, yine koskoca bir sıfırdır.
Moral bozukluğunun verdiği hışım ve gerçekleri gün yüzüne çıkarma hırsıyla kamera kayıtlarının olduğu o ulusal mağazanın yolunu tutarlar tekrar. Mağaza görevlisinin yanına gidip, görevli emniyet mensuplarına kaza anını net gösteren kamera kayıtlarının değilde, alakası olmayan diğer kameraların kayıtlarının verildiğini söyleyip doğru açıdan kayıt yapan kameranın kayıtlarının Emniyet görevlilerine teslim edilmesi ricasında bulunurlar.
Aldıkları cevapsa çok ilginçtir;
"Kaza anını kayıt eden kamera 9 gün kayıt tutuyor, diğer kameralar ise 15 gün. Yani sizin dediğiniz kameranın kayıtları yok artık."
"Peki" der kazazede, "bu kayıtlar başka bir yerde yedekleniyor mu?" diye sorar.
Aldığı cevapsa daha ilginçtir;
"15 gün kayıt yapan kameraların görüntülerini genel merkeze gönderiyoruz, ama 9 gün kayıt yapan kameranın görüntü kayıtlarını göndermiyoruz"
Çılgına dönmüştür kazazede öğrenci ve ablası;
"Nasıl olur bu ya; tüm kameralar 15 gün kayıt tutarken kaza anını çeken kamera neden 9 gün kayıt tutar?
15 günlük kayıt tutan kameraların görüntü kayıtları genel merkezde yedeklenirken, 9 günlük kayıt tutan kameraların görüntü kayıtları neden yedeklenmez?
Üstelik bize kayıtlar 15 gün tutuluyor denmişti" derler ve çıkarlar mağazadan.
Yine vazgeçmezler, bir çıkar yol bulmaya çalışırlar.
Düşünürler...
Birden akıllarına bir ince detay gelir;
"3 gün önce kaza anını net olarak gösteren kameranın kayıtlarını mağazanın alışveriş kasasının üzerinde bulunan ekrandan seyretmiştik. Mağazalarda bulunan tüm kameraların içinde en detaylı çekimleri, kasaları takip eden kameralar yapar. O kameralar, biz ve orada bulunanlar tarafından kaza anını detaylı gösteren kayıtlar seyredilirkenki görüntülerimizi de kayıt etmiştir"
Sevinçle tekrar mağazaya gitmeyi düşünürler ama önce kendilerine yardımcı olan yan taraftaki mağaza görevlisiyle iletişim kurup kendilerine yardımcı olmasını ve ulusal marketteki yetkililerden ricada bulunmasını isterler. (Çünkü bir müddet sonra o, ulusal mağaza görevlileri tarafından hiçte hoş karşılanmamaya başlanmışlar. Onun için bitişiğindeki mağazanın yetkilisinden kendilerine yardımcı olmalarını istemişler.)
"Tamam, elbette" cevabının ardından 10 dakika sonra tekrar ararlar yardım istediği görevliyi ama aldığı cevap karşısında yaşadığı şoklara bir yenisini daha eklerler;
"3 gün önceki kayıtlar da silinmiş olabilir"
★★★
Bir garip hak arama mücadelesinde bugüne kadar gelişen ve yaşanan olaylar bu şekilde.
Şimdi yorumu size bırakıyorum...